“Cidden hiç okumadın mı? Hadi ama!”Albrecht ünlüdür oysa.
Albert, şaşkınlıkla koltuktan ağır ağır kalktı ve rafa doğru yöneldi. Meşe ağacından yapılmış basit ve sevimli sayılabilecek bir kitaplığı vardı. Kitaplığın önünde dikildi bir süre. Elini kitapların üstünde yavaşça gezdirdi ve ciltli bir kitabı alıp çıkardı. Raymond Albrecht’i hiç okumaman inanılmaz bir olay gerçekten dedi Albert, bir kez daha şaşkınlığını gizleyemeyerek. Bu kitap bir şaheserdir resmen. Raymond Albrecht bu yüzyılın en önemli filozoflarından birisiydi. Genç yaşta kaybettik maalesef o büyük beyni. Dünyada iz bırakacak bir adam olacağına adım gibi emindim. Albrechtizm ideolojisi yeni, özgün ve farklı bir akım. Dünyada ses getirmeye de başlamıştı yavaş yavaş. 3. Dünya savaşı vuku bulmasaydı bu fikrin birçok takipçisi olacağı kesindi. Fakat hiç sorun değil. Yıkılmış bir dünyada, her şeyini kaybetmiş insanlara bazı şeyleri dayatmak kanımca daha kolay ve zevkli olacaktır. Dayatmak fazla rahatsız edici bir kelime mi oldu sence? Aşılamak mı desek acaba? Kelime dağarcığımı olabildiğince geliştirmeye çalışıyorum sevgili Adelia! Almancanın farklı lehçeleri ve aksanları da ilgimi çekiyor. Berlince(Berlinsch) konuşmayı isterdim senin gibi. Neyse bu konular daha sonra da konuşulabilecek mevzular. Başka zaman üstünden geçeriz. İnsanlara nutuk atmayı seviyorum ama elimde değil. Retorik dersi de almıştım zamanında. Hamburg’da güzel bir kurs vardı bunun için. Seviye atlamak öyle kolay bir şey değil ne yazık ki.
—Homo Pretiosus olacağını iddia ediyorsun yani.
—Bak sen! Biliyormuşsun meğer. Senin gibi birinin böyle bir kavramdan habersiz olması düşünülemezdi zaten.
—Olamayacaksın ama Albert. Kendine sandığından fazla değer atfediyorsun. Gözünün önündeki gerçekleri bile görmekten acizsin sen Bazı şeyleri ayırt etmenin zamanı gelmedi mi? Seninle karşılaştırdığımda Frederick saygıyı daha çok hak ediyor. Daha idealist ve ağırbaşlı bir insan portresi çiziyor. Eğer sevgili Albrecht’inin yaptığı kast sistemi doğruysa Frederick senden daha yukarda. Yoksa bu sistem kusurlu mu?
Adelia alaycı bir şekilde söylemişti son sözlerini. Albert masanın üstündeki bir kâğıdı sinirden buruştururken Adelia ’ya doğru dik dik baktı. Dudakları gerildi. Gözbebekleri büyüdü.
—Ne demek istiyorsun?
—Bilmem. Anlayabilecek kapasiten vardır herhalde.
—Belinda! Gel de götür şu kızı gözümün önünden. Kendisiyle yeterince sohbet ettik bence. Mathilda’ya da haber ver, odama gelsin. Derhal! Belinda içeri girip Adelia’ya doğru yürüdü.
https://www.reddit.com/user/Abdurrahman147
Güzel ve etkileyici olmuş romanı bekliyoruz