Birçoğumuz güzel ve keyifli dizilere hasret kaldık özellikle de Türk dizilerine. Kendimi bildiğimden beri Türk dizi sektörü bir çıkmazın içinde. Bir kısır döngüye hapsolmuş durumda. Sürekli aynı klişe işleri izlemekten halk olarak bunaldık, bıktık. Arada iyi işler de çıkıyordu ama komedi alanında çok yetim kalmıştı Türk dizi sektörü. Leyla ile Mecnun ve Kardeş Payı bizi güldürmeyi başarabilen iki absürt komedi örneğiydi. Bir kısım insan bu tarz yapımlara hasret kalmıştı. Gibi, tam da bu dönemde sıradan yapımlardan sıkılmış bizlere deva oldu ve bizi biraz olsun neşelendirebildi. Her bölümüyle bizleri farklı bir gündelik olayın içine soktu, hem güldürdü hem düşündürdü. Genel olarak çoğu bölümünü beğensem de bazı bölümleri benim için bir başkaydı. Özellikle “sokak röportajı” bölümüne bayılmıştım lakin o bölümde Yılmaz’ın ne söylediğini bir türlü öğrenememiştik. Yılmaz ne demişti de Türk toplumu onu bu denli linçleyecek seviyeye gelmişti?
Bölüm Ne Anlatıyor?
Gibi’nin 2. sezonunun 4. bölümünde olaylar bir sokak röportajı ile şekillenir. Bölümün başında karakterlerimiz alışveriş yaptıktan sonra evlerine dönmektedir. Ersoy ve İlkkan yolun karşısına geçerken Yılmaz denk geldiği bir sokak röportajına katılır. Muhabirin çevresinde geneli gençlerden oluşan bir topluluk vardır. Yılmaz oraya dalar ve kendi fikirlerini söylemeye başlar. Üstüne hararetli bir şekilde tartışır. Gibi’yi izleyenler de Yılmaz’ın az çok nasıl bir insan olduğunu bilir. Kendi doğrularını ve fikirlerini dile getirmekten asla çekinmez. İlkkan daha uzlaşmacı bir tavra sahiptir onun yanında, alttan almayı bilir ama Yılmaz kendine has düşüncelerini belirtmekten asla çekinmez. Zaten ilginç ve özgün bir kişiliktir Yılmaz. Karakterlerimiz sonrasında eve geçerler ve film izlemeye karar verirler. Televizyonda dolaşırken Yılmaz’ın röportajına denk gelirler. Bir haber kanalında bu konuşulmaktadır. Erkek sunucu son derece sinirlidir. “ Herifin biri çıkmış, sözüm ona kendi fikirlerini beyan ediyor.” der sunucu. Hatta it ve yavşak diyerek Yılmaz’a hakaretler savurur. Onu birilerinin konuşturduğunu ve bir piyon olduğunu söyler. İlkkan ve Ersoy korkar ve Yılmaz’a ne söylediğini sorarlar. Yılmaz ise kendi aralarında konuştukları sıradan, günlük ve alelade şeyler olduğunu söyler. İlkkan bu cevaba tepki gösterir fakat Yılmaz ne söylediğini unutmuştur. İnternetteki sitelerden de kaldırılmıştır bu video. Yılmaz’a ise sosyal medyadan mesaj yağmaktadır. Bu mesajların çoğu tehdit ağırlıklıdır. Yılmaz olayı fazla ciddiye almaz ama Ersoy ve İlkkan öfkeli kalabalıkların çok tehlikeli olduğunu söyler. Daha sonra Yılmaz’ın annesi arar. Evlerini birileri taşlamaktadır. Taşlayanın Akif adlı bir tanıdık olduğu ortaya çıkar. İlkkan ve Ersoy olayların daha da büyüyeceğini düşünerek kaçmayı ve bir süre saklanmayı teklif ederler. Komşuları Ümran Hanım da onlara saklanmaları gerektiğini söyler ve miktar para verir. Olaylar yatıştığında onlara bir sms gönderecektir. Yılmaz bütün bunları saçma bulsa da arkadaşlarıyla beraber kaçar. Marketten kendilerine erzak alırlar ve yollarına devam ederler. Yılmaz Bolu’ya gitmeyi dile getirse de Ersoy bunun daha belli olmadığını ve daha da uzağa gidebileceklerini söyler. Yol kenarında yemek için mola verirler fakat Yılmaz’ın çorbasından mermi çıkar. Yılmaz’ın sokak röportajı herkesi ayağa kaldırmıştır. Uyumak için tenha bir yerdeki pansiyona giderler ama sonuç değişmez. Oraya bile ulaşmıştır Yılmaz’ın sokak röportajı. Yılmaz için mezar taşı bile hazırlamışlardır. Hiçbir yerde kalamayacaklarını anlayan üçlümüz en son bir ormandaki mağarada yaşamaya başlarlar. Bu hayata dayanamayan Yılmaz kendilerini arayan jandarmaya gider ve evlerine dönerler. Olaydan beri yaklaşık bir ay geçmiştir. Ümran Hanım ise sms atmayı unutmuştur fakat kimsenin o sokak röportajını hatırlamadığını söyler. Gündem çoktan değişmiştir.

Sokak Röportajı Ne ile İlgiliydi?
Karakterlerimizi bu denli maceralara sokan sokak röportajı ne olabilir? Bu soru daha önce hem Feyyaz Yiğit’e hem de Aziz Kedi’ye soruldu ve ikisi de bilmediklerini söylediler çünkü bunu yazmamışlardı. Tıpkı İlkkan’ın babasının kim olduğunu bilmemeleri gibi Yılmaz’ın da sokak röportajı sırasında ne söylediğini bilmiyorlardı. Senaristler olarak elbet bir şeyler uydurabilirlerdi ama burada verilmek istenen mesaj farklıydı. Yılmaz öyle laflar etmişti ki bütün Türk halkı ona tepki göstermişti. Ne söylediği önemsizdi. Bu durum bir macguffin örneğiydi. Öyküyü ve olay örgüsünü ilerletmeye yarayan ama bir manası olmayan bir kavramdı. İlk kez Alfred Hitchcock tarafından kullanıldı ve şöyle tanımlanmıştı: Kendi içinde sıradan ya da önemsiz gibi görünen fakat filmin ya da romanın akışını ya da karakterin motivasyonunu belirleyen obje, unsur ya da olay. Macguffin Pulp Fiction gibi ünlü filmlerde kullanılmıştı. Bu teknik sayesinde izleyici bölüme daha çok çekilmişti. Birçok insan sokak röportajı esnasında ne söylendiğini merak etti ve teori üretti.

Alfred Hitchcock Kaynak:IMDb
Olası Sokak Röportajı Teorileri
Etrafında gençler olduğunu varsayarsak Yılmaz gençler hakkında bir şeyler demiş olabilir. Eğer Z kuşağını hicvetseydi bu toplumu galeyana getirmezdi. Çünkü gençler eski çağlardan beri sürekli eleştirilere maruz kalıyor. Peki, Yılmaz gençleri savunup yaşlılara ağır sözler ettiyse? Boomer dayılar hakkında ileri geri konuşmuş olabilir neticede. Evde konuşulan bir şey olduğunu söylemesi de ayrı bir detay. Evde konuşulan sıradan, alelade bir konu olduğuna göre derin ve entelektüel bir muhabbet olma ihtimali çok düşük. Bütün toplumu ilgilendirdiğine göre ben siyasi bir mesele olduğunu düşünüyorum. Yılmaz dobra ve aykırı bir insan olduğu için de doğru ama sert ifadeler sarf etmiş olabilir. Üstelik röportaj sırasında orta yaşlı bir dayı ile de tartıştı. Belki de yaşlılar yüzünden bu halde olduğumuzu ve onların oy kullanmaması gerektiğini söylemiş olabilir hatta onların oy kullanma hakkını ellerinden almamız gerektiğini bile dile getirmiş olabilir. Türk halkı bu tarz konulara takıntılıdır. Yılmaz oradaki adama hakaret edip oy hakkının olmadığı söylemiş olabilir ve bu tarz muhabbetleri evde de yapabilir çünkü arkadaş ortamında bu tarz muhabbetler sıradandır. Belki de toplumun genel zevkine aykırı bir şey söyledi mesela baklava b*k gibidir tarzından.
Benim aklıma gelen naçizane düşüncelerim bunlar. O sokak röportajında ne konuşulduğunu asla öğrenemeyeceğiz fakat teori üretmeye devam edeceğiz. Bu tip teorileri okumayı seven birisiyim ve bu yazının altında da farklı teoriler görmek isterim.