Çocukluğumun İnternet Oyunlarından: Sessiz Saldırı

Çocukken evimizin olduğu mahalleye okul servisi gelmediği için anneannemde kalırdım. Anneannem ve dedem beni çok sevse de onlarla yapabileceğim aktiviteler kısıtlıydı, bu yüzden ben de çok sıkılıyordum. Beni eğlendiren yegâne şey dayımın evdeki bilgisayarıydı. Evde internet de olduğu için istediğim her oyunu oynayabiliyordum. Tabii Vakfıkebir’in 2000’lerinde tüplü bilgisayarlar yaygındı. Windows XP ve Explorer da vazgeçilmez ikilimizdi. İşte o vakitler beni eğlendirip ekrana kilitleyen internet oyunlarından biri de “Sessiz Saldırı” idi.

Nasıl Hissederdim?

Sessiz Saldırı internette çokça bulunan ücretsiz oyunlardan biriydi. Bu oyunu sınıftan ilk kim bulmuştu hatırlamıyorum fakat bizi bir anda epey sarmıştı. Arkadaşlarım ufacık parmaklarıyla teneffüste bilgisayarı kapar ve heyecanla oynarlardı. Ben de arkadaşlarımı izlerdim çünkü okulda bilgisayar oynamazdım, yasak olduğunu bilirdim. Bir iki kez arkadaşlarıma yardım ettiğim olmuştu sadece.  Okulda oynamasam bile yine de çok zevk alırdım. Çünkü o kısacık vakitlerde gizli gizli oyunu bitirmeye çalışırdık. Eve gittiğimde de kendi başıma oynayıp geçmeye çalışırdım. Peki, bana nostalji yaşatan ve bir zamanlar çok oynadığım bu oyun ne anlatıyordu?

Sessiz Saldırı Ne Anlatıyordu?

Oyundaki görevimiz gizlice gerilla kamplarına sızıp onların işini bitirmekti. Komutan bize bunun oyunun başında anlatıyordu ama çocuk halimizle İngilizce bilmediğimiz için hiçbir şey anlamıyorduk. Eğitimli ve fit karakterimiz yeşil bir alana inip oyuna başlıyordu.

Oyun dokuz bölümden oluşuyor ve bölümlerin zorluğu gittikçe artıyor. İlk bölümlerde sadece kılıç ve mızrak taşıyan basit gerillalar varken oyunun ilerleyen bölümlerinde karşımıza tabancalı ve pompalı olanlar da geliyordu. Kılıç ve mızrak taşıyanları öldürmek bizim gibi çocuklar için bile basitti. Arkalarını döndükleri sırada bıçağı takıyorduk. Tabii bazen bizi fark edip saldırıya geçebiliyorlardı. Bu durumda hızlıca kaçarsak kurtulabiliyorduk. Alıştıktan sonra ilk dört bölüm epey kolay geliyordu fakat 5. bölümde suyun rengi değişiyordu. Oyuna bir de tuzaklar ekleniyordu. İlk sefer fark etmeyip o bombalara ya da kapanlara öldüğümüz zamanlar daha dün gibi. Son bölümden sonra oyunun bitişinde helikopter geliyordu ve devam edecek yazısı çıkıyordu.

Oyunun mekaniği ise oldukça basitti. Yön tuşları ve boşluk tuşu ile rahatça oynanabiliyordu ama göründüğünden kesinlikle daha zordu. Oyunun temel esası zamanlamayı ayarlamaktı. Bu yönüyle bizlere faydası olduğu bile söylenebilir çünkü oyun bize sabretmeyi ve doğru anı beklemeyi öğretmişti.

Nostaljiyi Yeniden Yaşamak ve Kapanış

Geçenlerde oyunu yeniden oynadım ve anılarım canlandı. Ondan sonra ise aklıma bu yazı fikri geldi. Çocukluğumdaki oyunu anlatarak ve paylaşarak başkalarının da bu nostaljiyi yaşamalarını istedim. Ayrıca geçen bir başka efsane flash oyun olan Testere’yi oynadım. Sondaki bağırsakları ahtapot sanmamı hâlâ hatırlıyorum.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top