Seçmeli ders mefhumu hayatıma ilk kez ortaokul ile girdi. Bundan önce böyle bir kavramı bilmiyordum. Yalnızca temel dersler vardı benim gibi küçük bir çocuk için. Bu yeni konsept beni epey heyecanlandırmıştı zira artık kendi seçebileceğim dersler olacaktı. O listeyi hatırlıyorum da içinde neler neler vardı… Yirmiye yakın ders koymuşlardı. Tabii sonradan ancak üç dört tanesini seçebileceğimizi, kalanını okulda veremeyeceklerini söylemişlerdi. İşte bu muhteşem(!) sistemle 2012-2013 eğitim öğretim yılında tanıştım. Meşhur 4+4+4 ile hayatımıza girmişti. Erdoğan’ın eserlerinden birisiydi. Zorunlu eğitim on iki yıla çıkmış, ortaokul ve ilkokul dört sene olarak bölünmüş ve seçmeli dersler ortaokula gelmişti. Bu yazının müsebbibi ise Reddit’te karşılaştığım bir gönderidir. Seçmeli ders hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
Seçmeli Ders Kavramı Ne Zaman Oluşturuldu?
Seçmeli dersler ilk defa 19. yüzyılda üniversitelerde ortaya çıktı. Modern üniversite kavramının nasıl oluştuğunu eski bir yazımda zaten anlatmıştım. Üniversitelerin tarihi bin sene öncesine kadar gidiyor. Bu süreçte üniversiteler çeşitli dönüşümlerden geçiyor ve 19. yüzyılda bildiğimiz bugünkü yapıya Alman İdealizmi ile Wilhelm von Humboldt sayesinde ulaşıyor. Tabii bu dönüşüm bir çırpıda olmuyor ve yıllar alıyor. Bu süreçte ise üniversitelerin farklı müfredatları var ve bu müfredatlar esnek değil. Öğrenciler zorunlu dersleri alıp mezun oluyorlardı. Bunu değiştiren Harvard rektörü olarak görev yapan Charles William Eliot oldu. Yükseköğretimin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Buna dayanarak günümüzdeki üniversitelerde dahi kullanılan kavramları icat etti. Bunlardan ikisi harf notu ve seçmeli derstir.

Charles William Eliot Kaynak: Harvard Square Library
Kendisinin kısa biyografisine ise buradan ulaşabilirsiniz. Üniversitelerdeki seçmeli ders sistemi sayesinde öğrenciler daha özgür hale geldi ve kendilerini daha farklı alanlarda geliştirmeye başladılar. Diğer türlü üniversite çekilmez bir hâl alırdı. Çünkü tek bir alana sıkışıp kalmak parlak zihinleri köreltir. Sonrasında seçmeli dersler üniversitelerden liselere indi ve daha alt eğitim kurumlarına da yayıldı ama bu zeki insanları geliştirmeye yetmedi.
Bu Nasıl Seçmeli?
İlk bakışta fikir fevkalade duruyordu. Charles Eliot şahane bir şey bulmuştu. Daha özgür ve çeşitli bir öğretim ortamı öğrenciler için daha faydalı olacaktı.Teoride harika bir sistemdi fakat gerçekte ne yazık ki çalışmıyordu. Çünkü birçok okulun ve bazı üniversitelerin imkânı yetersiz. Dersi isteyen yeterli öğrenci ve dersi verebilecek yetkinlikte yeterli sayıda öğretmen yok. Ortaokulda ailem dindar olduğundan dolayı dini dersler almıştım. Onun dışında fenle alakalı seçmeli ders almıştım. Çok farklı değildi ama güzeldi. Liseye geçince hangi seçmeli dersi istediğimi sordular. Yeterince dini ders aldığımda ve astronomiyi sevdiğimden astronomi dersini seçtim. Çocukken astronomiye bayılırdım. Ne var ki derste yeni bir bilgi öğrenmedim, %90’ı bildiğim şeylerdi ve derste sadece film izliyorduk. Üstelik fen lisesine gelmiştim. Sınavda kopya çekenleri de görünce çıldırmıştım. Seçmeli ders niye vardı? 10. sınıfta da Kuran dersini seçmiştim çünkü müzik aleti çalacak kadar yeteneğim ve bilgim yoktu. Köyde yaşayınca belli şeylerden mahrum kalıyordunuz. Buna takiben 11. sınıfta unutamadığım o epik an yaşandı. Müdür yardımcısı sınıfa gelip “Şu dersi, şunu seçeceksiniz. Şu ikisinden de bir tercih yapacaksınız.” demişti. Hoca gidince arkadaşım “seçmeli değil seçtirtmeli ders” demişti. Fen lisesinde okuduğumuz için sayısal dersler almıştık ama normal ders işledik. En azından laboratuvarlara gidip deney yapsaydık ama olmadı.
Üniversitede de durum pek değişmedi. Seçmeli derslerin kontenjanı yetmiyordu. İnsanlar öğrenmek istediklerini değil AA alabilecekleri dersleri seçiyorlardı. Zaten son sınıfa gelene kadar alınamıyordu seçmeli ders. Bölüm içindeki seçmeli sayısı ise yetersiz. Organik kimya sevmediğim halde bölüm beni organikle alakalı seçmeli almaya zorluyor. Teknik seçmeli derslerin sayısı da aynı şekilde yetersiz zira bölümde yeterli hoca yok. En azından bu dönem ilgimi çeken bir ders almayı başarabildim. Bilim felsefesi dersini aldım ve bana yeni bir bakış açısı kazandırdı. Kişisel gelişimim için gerçekten faydalı bir ders. Özellikle temel bilim okuyanlar bu tarz dersleri almalı.
Günün Sonunda
Konsept ne kadar cezbedici dursa da pratikte çoğu zaman çalışmıyor. Ya öğrenciler hevesli olmuyor ya da olanaklar yetersiz kalıyor. Bağımsız bir birey olarak ne yapacağınızı seçmek de size kalıyor.

Çok güzel bir yazı, ellerinize sağlık. Bence açıkçası seçmeli ders kavramı oldukça mantıklı bir şey. Ancak maalesef ki yeterli altyapı sağlanmadığı için bizde öğrenciler bu konuda geride kalıyor. Özellikle bence Türkiye’de bu durum biraz daha fazla.
Ayrıca seçtirmeli ders konusu da bence önemli. Artık maalesef ki seçmeli dersleri biz değil, idare seçiyor. Bu yüzden istemediğim halde 3 tane fazladan din dersi almak zorunda kalmıştım(Anadolu Lisesi). Keşke öğrencilerin de düşüncelerine, ilgi alanlarına özen gösterilse ve okullar buna yönelik şeyler oluşturmaya çalışsa…