Son yıllarda Trabzon’a karşı oluşmuş aşırı bir nefretle karşı karşıyayız. Bu nefretin bir kısmını kara mizah oluştururken bir kısmını gerçekten Karadeniz ve özellikle de Trabzon insanından iğrenen bir kitle mevcut. Bu kitleye hem sosyal medyada hem de gerçek hayatta rastlamak mevcut. Kara mizahın dozunda ve yerinde yapıldığında güzel olduğunu düşünenlerdenim. Ne var ki kimileri bu işi salt kine dönüştürmüş durumda. Bir Trabzonlu olarak memleketimi ben de eleştiriyorum ve bazen sevmiyorum ama yapılan bu abartı linç artık beni rahatsız etmeye başladı. 61. yazımı da memleketim Trabzon için yazıyorum.
Nefretin Tarihçesi
Trabzon’a olan bu nefretin kökeni çok da geçmişe gitmiyor. Nispeten yeni bir nefret ve son zamanlarda arttı. Y ve Z kuşaklarında bu oran daha da fazla. Türkiye’nin yedi bölgesi olduğundan her tarafın insanı birbirinden farklı. Farklı kültürler çatışmaya sebep olabiliyor ki bu oldukça doğal. İşin içine bir de kuşaklar girdiği zaman bu çatışma katlanarak artıyor. Trabzon insanı yaşadığı yerin iklimi yüzünden asabidir, huysuzdur ve hırçındır. Bizim insanımız çabucak sinirlenip parlayabilir. Haliyle bunu da sevmeyen insanlar olacaktır. Bunun yanında kurnaz ve muhafazakar bir mizaca da sahiptirler. Ne var ki nefretin asıl sorumlusu siyasi tercihlerdir. Bilindiği üzere Trabzon 80 Darbesi’nden bu yana sağ bir politik görüşe sahiptir. Son seçimlerde de hep malum partiye oy vermişlerdir. Bu da bilhassa gençlerin Trabzon’a karşı tavır almasına sebep olmuştur. “Sizin yüzünüzden bu haldeyiz! Koyunlar! Yobazlar!” Bunun dışında Arap sevici ya da hamsi kafalı gibi ithamlara da maruz kalıyoruz. Son ikisinin sebebi zaten siyasi değil. Siyaset ve cahillik yüzünden böyle lüzumsuz bir nefret doğdu. Z kuşağı Erdoğan’dan başka bir yönetici görmedi. Dolayısıyla geçmişi bilmiyorlar. Kısıtlı bir pencereden olaya bakıyorlar. Evet, Trabzon kaç seçimdir aynı partiye oy veriyor çünkü ortada sol diye bir şey kalmadı. Trabzon’a bu kadar laf edenler Trabzon’un 1950 seçiminde CHP’ye oy verdiğini biliyor mu?

Olayı abartıp buraların bombalanmasını söyleyenler de var. “Atatürk burayı neden kurtarmış?” diyenler de mevcut. Tabii bir kısmı sadece kara mizahtan ibaret. Yine de sosyal medyada sırf Trabzonlu olduğum için dalga konusu olduğum oldu. Böyle yapanların zekâ seviyesi ne kadar merak ediyorum. Bir insanı etnisitesinden dolayı bile yargılamak epey saçmayken bunu şehir üzerinden yapmak üst seviye bir akıl tutulması gerektiriyor. Ben de o zaman İç Anadolu’da kalanları aşağılayayım. Hayatlarında deniz görmemişler, kıçlarını nasıl sileceklerini bile bilmiyorlar. Böyle yaparak bir yere varamayız. Nefret sadece nefret doğurur. Hoşlanmamak ve kin gütmek ayrı şeylerdir. Karadeniz insanını sevmeyebilirsiniz ki bu çok normaldir fakat kin gütmek apayrı bir seviyedir.
Mikro Milliyetçilik ve Trabzonspor
Trabzon’da epeyce olan ve benim de hiç hazzetmediğim bir olgu var: Mikro-milliyetçilik. Trabzon insanı olarak kendi içimizde ayrışıyoruz. Bir ilçe başka bir ilçeden ölesiye nefret edebiliyor ve bunu anlamlandıramıyorum. Beşikdüzülüler komünisttir diye bir söylem var. Sürmeneliler şöyledir, Tonyalılar kabadayıdır, Çaykaralılar alimdir(kendilerine göre) ve Oflular ayrı bir cumhuriyettir. Ofluları bu konuda anlayabilen yok zaten.
Tabii bu seviyede bitmiyor mikro-milliyetçilik. Belde hatta köy bazına kadar inebiliyor. “Sen şu köylüsün!” diyip insanları ötekileştirebiliyorlar. Memleketimin en sevmediğim yanlarından biridir. Bir insanı köyü yüzünden de dışlamazsın. Dışarıya karşı milliyetçi kesilen halkım kendi içlerinde ayrışmayı pek bi seviyor.
Gelelim futbol mevzusuna. Trabzonlular için futbol diyince akan sular durur resmen. Onlar için futbol ve Trabzonspor vazgeçilmezdir. İçtikleri su, yedikleri ekmek gibi hayatidir. Çoğu Trabzonlu bu konuda fanatiktir ve sevgilerinde aşırıya kaçar. Bu durum da ülkenin geri kalanına itici gelir. Fanatiklik hangi takım olursa olsun hoş değildir lakin iş Trabzonspor olunca suyun rengi değişir. Çünkü Trabzon’da şiddet nispeten normalleşmiştir. Her evde silah bulunur ve silahla atmak bizim yörenin insanı için sıradan bir aktivitedir. Mamafih rakip takımı da dövmek olağandır zira bizimkilerin gözünde bunda abartılacak bir durum yoktur. Ülke gözünde ise bu şiddettir, vahşiliktir, barbarlıktır. Ben de bu fanatikliği sevmem lakin barbarlık olarak da nitelendirmem.

Arap Meselesi
Bir başka neden de Trabzon’da artan Arap nüfusudur. Bundan yirmi yıl önce o kadar Arap bulamazdınız. Ben ortaokuldayken sayıları artmaya başlamıştı. Lisede yaylaya gittiğimizde her yerde Arap vardı. Bize ters olan davranışları nedeniyle sevilmiyorlardı. Ne var ki işletme sahipleri Araplara bayılıyorlardı zira para tatlı geliyordu. Çok fazla insan yerini de sattı. İnsan toprağını bu adamlara satar mı? Emekli olduğumuzda geleceğimiz yer yine köyümüz olacak. Uzungöl’ün durumu da gittikçe kötüleşti ve betonarme bir hal aldı. Eski doğal güzelliğinden eser kalmamıştı. Bu yüzden insanlar Trabzonluları suçladı ve haksız da değillerdi. Kürtlere gelince aslan kesilen Trabzonlu milliyetçiler konu Araplar olunca süt dökmüş kediye dönüyorlardı.
Trabzon’a Yönelik Benim Düşüncelerim
Memleketim için hissettiğim duygular çeşit çeşit. Hem seviyorum hem de bazen beğenmiyorum. Beğenmeme sebebim hem şehrin mimarisinden hem de insanlarından kaynaklanıyor. Trabzonlular cidden asabi, bağırıp çağıran ve kurnaz insanlar olabiliyor. Milliyetçilik anlayışları garip ve ilginç bir biçimde futbola bayılıyorlar. Bunun dışında ” Bize her yer Trabzon!” sloganı var. Abartılmadığı sürece bu sloganı komik buluyorum.
Trabzon’un coğrafyası çok engebeli olduğundan şehirleşme düzgün bir şekilde olamamış. Ulaşım sıkıntılı ve şehrin büyüyebileceği düz bir alan yok. Bu da gelişimi kısıtlıyor ve Trabzon yerinde sayıyor. Bu coğrafya ayrıca yörenin insanını da etkiliyor. Bununla alakalı ayrı bir yazı bile yazılır.

Trabzon’u sevmemin sebebi ise buradan birçok farklı ismin çıkması. Trabzonlu olan birçok siyasiyi zaten tanıyoruz. En ünlülerinden olan İmamoğlu şu an hapiste. Bir Youtuber olan Erlik de bir Trabzonlu. Bunun dışında Trabzonlu olan bir bilim insanı Albert Einstein ile fotoğraf çektirmiş. İlk duyduğumda çok şaşırmıştım.

Behram Kurşunoğlu Kaynak: Vikipedi
Onun haricinde aynı liseden mezun olduğum ve konferansına katıldığım Furkan Öztürk var. Yaptığı çalışma çok değerli ve umarım karşılığını alır.
Memleketimi her şeye rağmen seviyorum ve bu yazıyı da Trabzon’a adıyorum.
